Hakkımızda & Gölyazı Tarihçe

Gölyazıyı dünya'ya tanıtmak için kurulan bir sayfayız...                                     
www.facebook.com/golyazibursa
 

Bursa il sınırları içinde olmasına rağmen adı pek bilinmeyen ama bilenlerin de tarihi, balıkçıları, sıcakkanlı insanları ve doğal güzellikleriyle hep hatırladığı günübirlik gezinin ideal adresidir Gölyazı tarihi adıyla Abolyont.
Bursa’dan 42 Kilometre uzaklıkta, Bursa-İzmir karayolunun 37.inci kilometresinden güneye saptığınızda, yol sizi Ulubat Gölü’ne götürür.Efsaneye göre, Marmara Denizi’nin güneyinde bulunan Odryses Çayı, Bandırma’dan denize dökülürmüş. Bugünkü Ulubat Gölü nün olduğu yerde Apollonia Krallığı, Odryses Çayı’nın bulunduğu yerde de Melde Krallığı kuruluymuş. Melde Kralı, Apollonia kralının kızını oğluna istemiş. Ancak kız, bu izdivaca gönlü olmadığı için prensle evlenmemiş. Apollonia Kralı da kızını korumak için, bir tepe üzerinde saray yaptırarak kızını buraya saklamış. Bunun üzerine çileden çıkan, Melde kralı, oğluna istediği kızı alamamaktan dolayı kırılan onurunu onarmak için intikam alma yoluna gitmiş ve Odryses çayının yolunu değiştirip Apollonia kentinin topraklarına akmasını sağlamış. Böylece tüm Apollonia toprakları sular altında kalırken prensesin bulunduğu sarayın çevresi suyla çevrili bir ada olarak kalmış (Kız adası) İşte efsaneye göre Ulubat (Abolyont) Gölü böyle oluşmuş.

EKOLOJİK ÇEŞİTLİLİK
134 km. kare alanıyla Türkiye sınırları içinde orta büyüklükteki göllerden birisi olan tektonik Ulubat Gölü üzerinde, en büyüğü Halil bey Adası olmak üzere irili ufaklı dokuz adet ada bulunuyor. Ekolojik yönden bol besin içeren ve sığ bir göl olan Ulubat Gölü, yüz binlerce su kuşuna beslenme ve barınma olanağı sağlıyor. Göl, bu özelliği nedeniyle Su Kuşları Bakımından Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması için imzalanan Ramsar Anlaşması’yla koruma altına alınan önemli sulak alanlardan biri. Pek çok göçmen kuşun uğrak yeri olan Ulubat Gölü’nde üreyen kuş türleri hayli geniş bir çeşitlilik gösteriyor. Küçük karabatak, alacabalıkçıl, kaşıkçı, küçük akbalıkçıl, erguvani balıkçıl, saz delicesi, bataklık kırlangıcı, mahmuzlu kızkuşu bunlardan bazıları Göl ve çevresi ayrıca göçmen kuşlar için önemli bir geçiş bölgesi. Tepeli pelikan, elmabaş, patka, tepeli patka, çamurcun, kılkuyruk, gri balıkçıl gibi türler kış aylarını burada geçiriyor. Ulubat Gölü nün bu çevreyle ilgili zenginliği içinde en önemli yeri ise kuşkusuz gölde yetişen tatlı su balıkları alıyor. Sazan, İsrail Sazanı ve turna başta olmak üzere 102u aşkın farklı türde balık avlanan gölde, 1980’li yılların sonuna kadar çıkarılan kerevit çok önemli bir gelir kaynağı iken, o yıllarda gölde bir mantar cinsi nedeniyle kerevit üremesi durmuş durumda. Yine de Türkiye’nin halen en zengin tatlı su balıkçılığı alanlarından biri olmayı sürdürüyor. Ancak, şimdilerde de göldeki diğer balık türleri, İsrail sazanının çok ve hızlı üremesi sonucu giderek tehdit altına giriyor ve çevre dengeyi olumsuz etkiliyor
Ulubat Gölü üzerinde uzanan yarımadada, böylesine güzel bir tabiatın içine kuruludur Gölyazı (Abolyont). Sıcakkanlı güzel insanların yaşadığı Gölyazı sakinlerinin pek çoğu mübadele sırasında Selanik’den gelmiş ve buraya yerleştirilmişler. Hemen bütün kasabanın geçim kaynağı çok iyi tahmin edebileceğiniz gibi tatlı su balıkçılığı.

AİLELERİN GEÇİM KAYNAĞI; BALIK
Her sabah gün doğumuyla birlikte balığa çıkan Gölyazı sakinleri, ekmek parası kavgasını ailecek yaparlar. Neredeyse tüm yarım adayı çevreleyen karaya çekilmiş sıra, sıra dizili kayıklar, sabahın ilk ışıkları ile göle açılırlar. Eşleri ile birlikte ağ atarlar yine eşleri ile birlikte ağları toplarlar. Kısmetlerini gölün tatlı sularında ararlar. Üstelik kadınlar en az eşleri kadar ustadır.
BALIK MEZATI
Gölyazı’da görülmeye değer bir başka şey ise açık alanda yapılan balık mezadıdır. Avdan dönen balıkçılar, ağlardan leğenlere boşalttıkları yüzlerce balıkla her gün sabah saat 11.00 ‘de mezada yetişirler. Pek çoğu hâlâ canlı olan balıklar orta yerde hoplayıp zıplarken açık arttırmayla alıcı bulur. Avlanan tüm balıklar, yarım saat içinde satılırken yaşanan heyecan ve atmosfer görülmeye değer. Mezat sonrasında ertesi gün için hazırlıklar başlar artık; ağlar onarılır, düğümler açılır, kayık motoru gözden geçirilir. Ve sonrasında işler bittiğinde, balıkçılar için kasabanın meydanındaki çınar ağaçları altında demli bir çay içme vakti gelmiştir artık.

AĞLAYAN ÇINAR(KANLI)
Yarımadaya girer girmez kasabanın meydanı çıkar karşınıza. Meydandaki çınar ağaçları sizi selamlarcasına uzatır kollarını. Bu çınarların en önemlisi ise Ağlayan Çınardır. 740 yaşındaki ağaç, anıt - ağaç olarak özel koruma altında. Haftanın bazı günlerinde gövdesinden akan kırmızıya yakın sıvı, ağacın Ağlayan Çınar adını almasının nedenini de açıklıyor.
Gölyazı’nın sıcakkanlı balıkçılarıyla sohbet etmek, onları, eşleriyle birlikte balığa çıkarlarken kıyıdan uğurlamak için yarımada çevresinde bir gezinti yapabilirsiniz. Üstelik bu gezinti boyunca Gölyazı’nın (Abolyont) tarihi dokusunu ve kalıntılarını da görme imkânı bulursunuz.

ABOLYONT KALINTILARI
M.Ö 5. yüzyıla kadar uzanıyor Gölyazı nın tarihi. Uzun bir süre Bergama Krallığı hâkimiyetinde kalan antik kent Abolyont, Roma devrinde Edremit’e (Adramytterion) bağlanmış. M.S. 3. yüzyıldaki savaşlarla tahrip olan antik kent, Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte yeniden bölgesel bir önem kazanmış. 14. yüzyılda Osmanlı egemenliğine katılan Gölyazı (Abolyont), bugünkü sınırları olan yarımada üzerinde yerleşmiştir.
Antik kentin bazı kalıntıları yüzeyde görülmekle birlikte buluntuların önemli bir kısmı Bursa Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.